Penceremi aralayıp dinledim sesini..
Düşündüm de..
İster hafif bir çiseleme olsun ister güçlü bir fırtına halinde gelsin ne zaman ki yağmur yağmaya başlasa veya başladığını anlasa mutlaka dışarıya çıkıp bakar insan.
Çıkamayan perdesini aralar penceresini hafifçe açıp sesini duyar...ama bakar..bakar.
Nedir kimdir ki gelen?..Bildiğimiz yağmur..milyonlarca damlacıklardan oluşan su topluluğu..çocukluğumuzdan tanıdığımız bildiğimiz bir durum..
Doğadaki ve dünyadaki en sıradan olaylardan biri..yağmur.
Rüzgar yağmur kar fırtına gökkuşağı gibi doğal bir çok fenomen var ama eminim ki bunlar içinde en çok sevilen yağmur olsa gerek.
İnsan yağmura dokunmayı yağmurda yürümeyi özellikle tercih ettiğine inanıyorum..
Yağmura dokunmak evet,damlaları altında ıslanmak,ne pahasına olursa olsun bazen gerekirse hasta olma riskine göz yummak ister insan..yeter ki yağmurla olsun.
Ağlayabilmek için yağmuru bekleyenler var,ıslanabilmek olsa da bahaneleri..
Yeryüzünde başı öne eğik olarak yürüdüğün ve bundan çok keyif aldığın bir gerçek değil mi yağmur?
Say ki;yağmur başına geleceğini bildiğin dertler kederler sıkıntılar ve günlük sorunlarındır senin..
Say ki;bilerek bunlara dalmış birisin..müminsin..
Say ki;yağmur olmayan bir dünyada yaşıyorsun şimdi..sıkıntısız tasasız,keyif dolu mutlu anların birbiri ardınca gelip sonu asla olmayan bir dünyada yaşadığını say şimdi..
Her yer gökkuşağı her yer huzur olur muydu?
Yağmursuz ve ıslanmadan hele ki yağmurda ağlamadan nasıl olurdu hayat?
Mümin yağmurda ıslanmayı göze alan insan gibidir.
Mümin yağmurda ıslanmayı bilinçli olarak seçmiş kişidir..
İnançsız insan yağmursuz yaşayan insan gibi olmaz mı böylece..ruhu sudan mahrum ruhu çatlak ve kuru çok kuru olmaz mı böylece..
Kurursa insanın ruhu ve çekilmişse gözlerinin ıslaklığı,nemi gitmişse gözbebeklerinin hele ki yüreğinin nasıl bulacak kendini..nasıl bulacak secdeyi..
...yazmak istediğim aslında bunlar değildi..yine de bu yazının ardından yağmur sesini paylaşmak iyi gelirdi:tık tık