29 Haziran 2012 Cuma

Kibir ve Cuma tebriği



“Büyüklenmek, büyüklük taslamak, ululuk iddia etmek. Kendini başkalarından yüksek görerek onları aşağılamak.”
Şeytan’a ait bir özellik olan kibir, onun Hz. Adem’e secde etmesini engellemişti. Cenab-ı Allah bunu Kur’ân-ı Kerim’de şöyle anlatmaktadır:
“(Hz. Adem’e) secde etmekten yalnızca İblis kaçındı. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu” (el-Bakara, 2/34).

Hayırlı Cumalar..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Ölmeden tadılacak 50 lezzet

“Ölmeden önce görülmesi gereken yerler” ya da “muhakkak tadılması gereken lezzetler” şeklinde listeler görmüşsünüzdür. Bu listeler ilgi görüyor, çünkü herkes iyi ve kaliteli yaşamanın derdinde. Bizim de bir derdimiz var şüphesiz. Biz de herkes gibi “iyi” ve “kaliteli” yaşamak istiyoruz. Ama bizim “iyi”miz, Allah katındaki “iyi”dir, bizim “kaliteli”miz takva standartlar enstitüsü damgalı “kaliteli”dir. Böyle olunca bizim “lezzet” tarifimiz de farklı olmaz mı? Olur elbet. Bize göre lezzet ruhun, bedenin ve gönlün müşterek tattığı bir şeydir. Bizim lezzetlerimiz bu dünyada ağzımıza tat, dizimize fer, gözümüze nur, derdimize derman olur, öte dünyada ise sonsuz mutluluğa anahtar... Herkesin malum lezzetlerin listesini yaptığı bir zamanda biz de “bizim lezzetler”in peşine düştük. Ortaya “Genç’ken Tadılacak 50 Lezzet” çıktı. Buyurun, afiyet olsun…



GENÇ YAZI İŞLERİ

Hacer-ül Esved’i öpmek…

Sahura taze pide alıp, gelene kadar yarısını yemek…

Allah Rasulü’nün yanıbaşında Cennet Bahçesi’nde sıkışa sıkışa namaz kılmak…

Aç olduğun halde başka bir kardeşine yemek yedirmek…

Kabe’yi ilk gördüğünde hangi duayı edeceğine dair güzel bir kafa karışıklığı yaşamak…

Ülkemizi ziyaret eden turistlerden birine güzelce İslam’ı anlatmak ve o kişinin Müslüman olmasına vesile olmak.. Bunun ardından da Peygamber Efendimiz’in şu sözlerini hatırlayıp şükretmek: “Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.”

Gece herkes uyurken tatlı yatağından kalkıp ibadetin zevkine varmak, uyuyanlara da dua etmek, hatta “onların defterine bir şey yazılmıyor, acaba benim defterime şimdi ne yazılıyor” diye derde düşmek…

Haklı olduğun halde susarak melekleri kendi safına davet etmek, Allah’ı vekil kılmak…

Eyüp’te sabah namazı kılmak, ardından simitle kahvaltı yapmak…

Kabe’nin kapısının eşiğine varıp “kapına geldim Allah’ım” diye sarılmak, sonra örtüsüne yapışıp ağlamak, ağlamak, ağlamak…

Üsküdar’daki Hüdayi Vakfı’nda gariplerle birlikte karavanadan yemek yemek…

Bir hafta da olsa bir Afrika ülkesinde bulunmak, oradaki kardeşlerimizle göz göze, diz dize gelmek...

Kuş sesleri eşliğinde çimlerin üzerinde huşu ile namaz kılmak…

Bir Kur’an tefsirini baştan sona tefekkür ederek okumak…

30 Ramazan’ı 30 ayrı camide kılmak…

Kur’an’ı Kerim’i hatmetmek (Ezberlediyseniz size başka lezzete gerek yok…)

Hizmetten yorgun düşmüş bir bedenle yatağa girip, teheccüde kalkma planı yaparken uyuyakalmak…
Sükût sohbeti yapmak…

Çanakkale Sargıyeri’nde gece cemaatle namaz kılmak…

Size kötülük yaptığı hâlde o kişiye iyilik yapmak ve şu ayeti kerimenin bahsettiği tarifsiz lezzeti yaşamak: “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet 34)
Arefe günü Arafat’ta ümmete ağlayarak dua etmek…

İftar vakti herkes orucunu açarken iftariyelik dağıtmak…

İmanın halavetini kalpte hissetmek ve “iman varsa her zaman  imkan da vardır” diyebilmek…

Herkesin birbirinin kusurunu gördüğü şu hengâmede Musa Topbaş hazretlerinin şu sözlerinden hisse alıp onunla amel edebilmek: “Cenâb-ı Hakk’ın, bir kuluna en büyük nîmetlerinden biri, o kuluna aczini bildirmesidir. Bu mâneviyat yolunda kazandığım belki de en büyük nîmet, hatâlarımı görmem oldu. Rabbime karşı müflisliğimi idrâk ettim. Böylece kimsenin hatâsını görmeye ve onunla uğraşmaya tâkatim kalmadı. Hamdolsun, bütün bunların şükrü içindeyim...”

Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) rüyada görmek…

Sadece Allah’a olan sevgi ve saygıdan dolayı gözleri haramdan sakınmak ve bundan dolayı imanın helvadan daha tatlı olan tadını kalpte hissetmek…

Gece vakti Uhud Şehitliğini ziyaret etmek…

Reşit olduğundan bugüne kadar kavga ettiğin, cedelleştiğin, tartıştığın, dargın ayrıldığın bütün insanların çetelesini çıkarmak; onların ardından dua etmek. Mümkünse onları arayıp, kusurun varsa af dilemek…

Ravza’daki iftar sofralarına çuvalla ekmek taşıyıp, üç hurma ile iftar etmek, iftarı beklerken Ravza’nın bahçesinde, serin esinti ile ferahlamak..

Özel sakal-ı şerif bulup özel ziyaret yapmak…

Bir hastanın kişisel temizliği ve bakımı ile meşgul olup, onu ferahlatmak, sağlığın şükrünü bir nebze de olsun bu şekilde ödemek…

Bir defa olsun “Keşke Allah Rasûlü döneminde yaşasaydım da O’na inanan gençlerden biri de ben olsaydım, O’na destek olsaydım, ölene kadar O’nun yanında ve O’nunla birlikte bulunsaydım” diye içinden geçirmek…
Tıpkı Horasan komutanlarından birinin içinden geçirdiği şu sözler gibi: “Keşke, bu ordumla birlikte Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem zamanında yaşasaydım da, Uhud gibi savaşlarda bu ordumla O’nu korusaydım ve O’na yardımcı olsaydım.”
Allah ve Râsulü’nün anıldığı bir sohbette bulunmak ve orada “Muhammed, Allah'ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar kendi aralarında merhametlidirler” ayetinden esintiler hissetmek…

İslamî değerlerin küçük görüldüğü, Allah’ın ayetlerinin alaya alındığı bir ortamdan vakârla kalkmak onlara “Selamâ” deyip oradan ayrılmak…

Birbiriyle küsmüş iki kişiyi sadece Allah rızası için her yolu deneyerek barıştırmak…

Âmâ bir kimsenin kolundan tutup gideceği yöne doğru birlikte en az “40” adım yürümek ve ardından o kimseye “sen bize emanetsin, sen bize nimetsin” deyip ayrılmak…

Hodkamlığın ve bencilliğin altın çağını sürdüğü bu devirde diğerkamlığa ve hasbiliğe talip olup dertlilerin derdiyle dertlenmek, en az bir gönüle girmek…

Allah dostu olabileceğini düşündüğün bir meczupla teşriki mesaide bulunmak..

Mütevazı da olsa küçük bir kütüphane oluşturmak ve her daim enginlik ve derinlik peşinde olmaya çabalamak…

Birkaç arkadaşla birlikte “şu yetimin her türlü ihtiyacını karşılayacağız” diye niyet etmek ve Efendimiz’in mirasına sahip çıkacak olmanın mutluluğunu yaşamak…

Soldurmayacak olduracak bir şekilde aşık olmak…

Anne ve babaya ne yapıp edip "Evladım, ben senden razıyım, Allah da senden razı olsun." dedirtmek.

Kavramların, kelimelerin sonsuz yolculuğuna çıkmak ve özellikle Kur’anî kavramların tarif edilemez güzelliğinde hayatı anlamlandırmak…

Milli ve manevi duygularımızı içeren meşhur 5-6 şiiri ezberlemek…

Evvelâ imanı, takvası, sonra güzelliği, soyu ve malı seçkin olan biriyle evlenmek...

Bir yetimin çaktırmadan başını okşamak…

Harçlıklarımızdan ayırdığımız önemli sayılabilecek bir miktarı bir zarfa koymak, zarfın üstüne yardımı yapacağımız garibin adını “felanca beyefendi ya da hanımefendiye…” şeklinde yazdıktan sonra zarfı büyük bir saygı ve teşekkür hissi ile takdim etmek…

Arafat’ta tuvalet kuyruğunda bekleyip sıra gelince koşturarak gelen birisine sıramızı ikram etmek…

Sevdiğimiz kardeşlerimizin ara sıra ellerinden tutup, gözlerinin içine ta yüreğimizden gelen bir derinlik ve muhabbetle bakıp “kardeşim seni Allah için seviyorum…” demek…

Teheccüd vakti gürül gürül Kur’an okumak…






Kaynak:Genç Dergisi

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

26 Haziran 2012 Salı

Fransız/Cezayir Sokağı

İstanbul'un ve İstanbullunun çoğunlukla bildiği ve gittiği benim de özellikle sevdiğim kaldırımlarında güzel anılarım ve nostaljik duygularımın kaldığı bir yer vardır..
Fransız sokağını bilenler mutlaka bana hak verecektir..
Havasının bir başka insanlarının bir başka olduğu bir gerçektir..
Fransız sokağı İstanbul'a gidip de uğramayanlar belki bu postumun ardından üzülecek oolsalar da geç de olsa öğrenmelerine tanışmalarına sevinecektir..
Duygu karışımı yaşanıyor biliyorum..
Ben hala etkisinden çıkmadım..8 yıl geçmiş olmasınna rağmen..
Sahi en son gidişimizde neden gitmedik canım?

Peki nedir Fransız veya Cezayir sokağı..Adı neden böyledir..kısa tarihi bir yudum bilgi yok mu diyenler buyrun:


 Cezayir Sokağı ya da Cezayir Çıkmazı. Beyoğlu, İstanbul'da yer alan bir sokak. Merdivenli çıkmaz sokak, Beyoğlu ile Tophane semtlerini bağlayan bir yaya yolu niteliği taşır.



 
 Galatasaray Lisesi'nin arka kısmında bulunan sokak, 2003 yılının son aylarında, binaların birçoğunu satın alan bir şirket tarafından kısmen düzenlendi ve Fransız sokağı adı ile tanıtıldı. Hem sokağın isminin değiştirilmesi, hem de binaların kullanımı çeşitli eleştirilere uğradı.


 Kafelerin açılışı sırasında sokaktaki güvenlik önlemlerini konu edinen gazeteci Ahmet Tulgar'ın ardından başka gazeteciler de konuyu ele aldılar. [4] Bulunmaz Tiyatro, durumu eleştirmek amacıyla Cezayir Sokağı Vesaire adlı bir oyun oynadı.


Fransa'nın Ermeni Soykırımı iddialarını kabul etmesiyle beraber sokağın ismi geniş biçimde tartışmalı hâle geldi. Asıl ve resmi adı olan Cezayir Sokağı olarak anılması talep edildi ve önce sokağın alt başındaki, daha sonra üst girişindeki tabelalar kaldırıldı.


Günümüzde Fransız sokağı ibaresi sadece bazı işletmelerin girişinde kullanılıyor.


Yolun İstanbul veya Taksime düşerse..uğra mutlaka..

Görseller Google amca
Bilgilendirme metni:wikipedi 



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Temizle ve ört

Sevgili ablamla konuşurken bu gün biraz temizlikten ve bunun yanında herşeyden biraz biraz bilgi alış verişi yaptık.Temizliğe azalmış olan ilgimi bir postta yayınlamıştım ama ilgili postu bulamadığımdan link verip sizleri o konudan ne yazık ki istemeden mahrum bırakacağım.
Melek ablam ile temizlik ve faydalarından tutun da gece örtünmesi ggereken kaplaaarıncaya dek akademik bir konuşma yaptık,yaptık  evet.
Sonra dedim ki bunu da yazmalıyım bloga,mutlaka bu güzel sünnetten haberdar etmeliyim dostları.
Peki neden kendimize zulmetmeyecek kadar temiiz olmalı evlerimiz ve neden geceleri örtülmeli açık  kaplarımız bardaklarımız veya sürahilerimiz..

Sebebine buyrun dostlar:



SORU: Gece hastalık yağdığı için yiyecek ve içecekleri kapatmak gerektiği doğru mudur?
 
CEVAP: Evet, doğrudur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Gece açık kapları örtün, su kırbalarını bağlayın! Çünkü yılda bir gece veba iner ve bu hastalık, kapanmayan kabın ve bağlanmayan kırbanın içine düşer.) [Müslim]

Gökten zehir yağdığı da bildirilmiştir. Onun için evde açık olan kap kacak her şeyi kapatmak sünnettir. Gece açık kapları örtmekle ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:

(Gece yatarken, su kaplarının ağzını bağla, yemek kaplarının üstünü ört, yanan kandili [veya mumu] söndür! Eğer kapayacak bir şey yoksa, Besmele çekerek bir çubuğu üstüne koy!) [Müslim]

(Gece kapları kapayın, boş kapları da kapatın veya ters çevirin!) [Buhari]

 Her zaman tertipli, düzenli olmak, temizliğe riayet etmek çok iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kap kacağı yıkamak, evi temiz tutmak, zenginliğe sebeb olur.) [Hatib]



Başucu notu olsun..

Sevgiler ve buu günlük bu kaadar canlar..



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Klavye nasıl temizlenir?

Hayırlı sabahlar mutlu öğlenler ya da..
Nerden esti deme klavye temizliği..
Ne büyük derttir o basılmayan tuşlar.
Ne sıkıntılıdır bir tuşa bastığın anda kkkkkkkkkkkkkkkkkkk dolu bir cümleyi ekranda görmek..
Sırayla kızmaya başlarsın sonra..
Bilgisayarı ve daha da çok klavyeyi kullanan herkese..
Biri süt döker biri meyve suyu biri yiyecek akıtmış yiyecekler tuşların arasına tenefüs etmiş tuşlar bloke olmuştur..
Kızmaz mısın?
Kızarsın.
Kız!
Sonra kızgınlığın geçince bunları yaparsın..:)


Temizlik:

Temizliğe başlamadan önce bilgisayarını tamamen kapatmanda fayda var..
Eline bol bol kulak temizleme çubukları alarak pamuk kısmını ispirto veya mikrop öldürücü her hangi bir sıvıya batırarak tuşları mikroplardan arındırarak aralarını silebilirsin..
Her tuşun aralığını,evet tek tek.
Bunun ardından tuşlarına daha önceden dökülen her hangi bir sıvı varsa ve tuşların yapışıyor bir kelime yazmak ızdıraba dönüşmüşse tuşları klavyeden kaldırıp temizlemek şarttır hiç bir bahaneyle kandırma kendini..


Tuşları temizlemek zor değildir..hatta yalnız olduğunuz bir zaman diliminde bunu yapmak sizi rahatlatacak güzel bir aktivite halini alacaktır,demedin deme.
Çolukla çocukla bu ile girişme derim..
Nedeni ise şudur güzel dostum..
Klavyenin tuşlarını sırasıyla bir cımbız yardımıyla alttan kaldırarak çıkartıp klavyedeki sıralarına göre dizmen gerekiyor..
Bu dizimi karıştıran birileri olmamalı,anlıyormusun..
Yoksa kendi üretimin bir dil ile yazarsın yazılarını,ister misin?
Yok :)
Dolayısıyla tuşları tek tek çıkartıp klavyedeki sıralamalarına dizimine göre yere diziyorsun..
Gör bak klavyede ne hazineler gizli..
İçini temiz ve kuru bir bez ile temizledikten sonra yine kulak temizleme çubuklarıyla pamuklu kısmını ıslatarak dökülmüş veya silinmesi gereken kirleri lekeleri temizleyip tuşlarını aynen yerine dizmeye başla..


İşte bütün mesele bu...
Sakın klavyenizi ıslak bez ile silmeye kalkışmyın..
Ben kalkıştım ve sonuç beklemediğim bir şey olduğundan yeni klavye almak zorunda kaldım..
Islatma diyorum bezi..
Var bir bildiğim :)


Şimdiden kolaylıklar ve mis gibi temiz ve hijyen tuşlamalar diliyorum..



Benim şahsi tavsiyem ise bütün bunların dışında çocuklu veya çocuksuz aileler için klavyelerini naylon bir şey ile kaplamalarıdır tuşları gösterecek şeffaflıkta olanından..
Yapışkanlı olmamalı ayrıca..
Zaman zaman değişmesi gerekecektir..
Şimdi bunu ben denedim mi?..hayır..
Ama yazdım bir kere ilk fırsatta da kaplamayı düşünüyorum..
Yoksa yeni bir klavye almak istemem..
Hem daha önce bunu neden düşünemedim ki ya..
Alemim ben :)

Sevgiler..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

24 Haziran 2012 Pazar

Çocukken kestiğim kağıttan bebek kıyafetlerim

Gerek gazete eklerinde gerek haftalık dergilerde kız çocuklarının severek yaptığı heyecanla bekledikleri bir projeydi bu.
Her haftasonu elime alır almaz keserek karton bebeklerin yine kartondan elbiselerini giydirerek hülyalara hayallere dalar uzun uzun masallarımda dolaşırdım.
Tabbi ki prenses de bendim masal da benimdi..
Kızım büyüdükçe birlikte yaşanılacak diye ümit ediyorum..
Ama artık eskisi gibi olmuyor bebekler-kıyafetler..
Eskisi gibi olmuyor mutlaka ama eskilerdeki gibi aynı tasarımda bebekler ve kıyafetleri bir yerde barındıran şahane bir site keşfettim..
Bir çoğumuz bunlara bayılacak özellikle kız çocuğu olan anneler..
Yapılması gereken tek şey ise resimlerin çıktısını alıp kızınızla hoş vakit geçirmek..biraz da çocukluk günlerinize gitmek..
Harika!



Bi dünya dolusu burada:PrincessColoringPages

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

23 Haziran 2012 Cumartesi

Nerelerdesin-Nerelerdensiniz arkadaşlar?

Rabbim olur da nasip ederse yakında valizimi hazırlayıp en sevdiğim şarkılarımı iPhone'cuğuma yğkleyip bir de okumaktan bir türlü bıkmadığım durup durup ortasından sonunda başından okuduğum Ruhsal Zeka kitabımı alıp İstanbul yollarına düşebilirim..
Bak demedin demeyin..
Buluşmak-bulmak tanışmak-görmek istediğim değerli dostlarım vardır..onlara bizzat haber verilecektir vaktimin çoğunu onlarla ayırmayı arzu ediyorum bunun yanısıra sormak istiyorum aklıma gelmiş ve gece 01:09'da merak etmişken..
Bloguma gelen muhabbetimizin tatlı olduğu güzel arkadaşlarım acaba nerelerden-nerden teşrif etmekteler mekanıma?..
Sahi arkadaşlar siz nerelisiniz-nerdensiniz??

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Bak bu giyim tarzı çok güzel olur

Biz kadınların büyük bir kısmı modaya ayak uydurmaya çalışır..modaya ayak uyduranlardan biri değilim öncelikle onu belirtmek istiyorum..
Moda akımına kapılmadan giyinmişimdir her zaman belki bu farklı tarzları sevmemden kaynaklanıyor olabilir veya zevkimin farklı olması aşağı yukarı aynı şey yani..
Bana kalsa kadınların bu tarz giyinmeleri daha hoş olur bana kalsa bir çok şey farklı olsa daha hoş olabilir aslında..
Aşağıdaki giyim tarzını çok çok severim ama ne var ki bu tarz kıyafetleri bulmak gerçekten zor..
Bir çok kişi de benim gibi beğeneceğinden eminim ama nerden temin edilir bulunsa bütçemize ne derece uygun olduğu tartışılır..yine de alınabilir..
Her yıl değişmesi gereken parçalar değiller muhakkak..
Dolayısıyla kıyarsın paracıklara alırsın ama bileceksin ki aldığını doya doya GİYECEKSİN.. :)


Özellikle bu eteği!..delik deşik olsa dahi eminim yine giymek ister insan...
Sevgilerimle..



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

21 Haziran 2012 Perşembe

Cam kenarı mı koridor mu?

Kediler..Çiçekler dışında cam kenarlarını bizde çok severiz..bende çok çok severim..
Hem bu denli şirin köşeleri kim sevmez..kim?
Seyahatte olsa evde olsa cam kenarı kesinlikle tercihimdir..
Özellikle bu görsellerin ardından ne yapılabilir nasıl yapılabilir düşünceleri dans etmeye başladı kafamda..
Marangoz çağırın camcı çağırın bahçıvan veya iç mimar ama bu köşelerden birini mutlaka evlerimizde oluşturmalı.
Kış mevsiminde kitap okumak için veya kar yağışını yağmur yağışını izlemek için daha güzel bir köşe olabilir mi?
İlkbaharda taze koparılmış veya yetiştirdiğimiz çiçeklerin gözlerimiz önünde bulunup hayatımızı her an güzelleştirmek için extra bir şey yapmamız gerekebilir mi?
Buyrun bir göz atın..









Favorimi buldum! ! !


Favorinizi belirlediniz mi??

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Kazalar kazalar

12 Haziran 2012 Kazalarıma tekrar başladığım yerden devam ettiğim tarihtir..
Not etmek saymakta zorluk karışıklık veya kopukluk olmaması bakımından önemlidir.
Aylar önce blogumda Çok kazam var çok deme yazımda kazalarımızı kolaylıkla nasıl hesaplayacağımızı paylaşmıştım..
İsterse yıllarca kılınmayan namazlarınız olsun benim kılmadığım tam 14 yıllık kaza namazım vardı 2 yılını çok şükür kılmış oldum..yukarıdaki postumda verdiğim sitenin yardımıyla hesaplayınca her şeyin gözünüzde bir şekle girip başlamanızda yardımcı olacaktır..
Günün birinde gelinimizin anannesinin kurban kestiğini duyunca bu kurban hangi amaçla kesildi diye sormuştum.
Kıldığı kaza namazlarını bittirmesi sona ermesini kurban keserek bu niyetini güzel bir adakla nihayete erdirmişti..
Kadının yaşı 77 idi.
Ve artık kazaları bitmiş olmasına rağmen hala kılmaya hatta ölene dek kılmaya devam edeceğini de söylediğini ilettiler.
Çünkü bu onun için bir yaşam tarzı olmuştu..
Yaşam tarzımız olsun..ne kadar büyük bir arzu ile Amin diyor kalbim buna..
Özellikle de bu mübarek aylarda başlamak daha da güzel olacaktır..
Bahanen mi var?
Çalışıyorum,anneyim,hastayım,dertliyim,yoğunum diyor olabilirsiniz..
Ama inanın sevgili dostlarım bütün bu tarz bahaneler şeytanın ayağınıza bağladığı bir pranga dışında hiç bir şey değildir..

Örnek vermek isterim o örnekteki şahıs da ben olayım.
Tek başımayım iki çocukla..sabah uyandığım andan itibaren ayaktayım..hangi anne bilmez koşuşturmacaları..
Oğlum 13 yaşında..ergenlik döneminde..kaynamakta tartışmakta yani ruhsal olarak beni bir çok kez yıpratmıştır sürtüşmeler.
Kızım 22 aylık..herşeyi merak etmekte,koşmakta bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle gün boyunca ayakta..fiziksel olarak da yorulduğum budur.
Yani 2 çocuk,biri ruhsal-psikolojik olarak diğeri bedenen yorduğu halde ve benim yalnız oluşum kazalarımı Elhamdülillah kılmama engel olmuyor.
Yaptığım tek şey günün belirli vaktini sakin olduğum mesela sabah namazından 1 saat sonra veya akşam namazının ardından bir günlük kazamı ard arda kılarak kazalarıma vakit ayırmak.

İnsana ne kazandırır..

Derler ki kazaların sevabı olmaz..ben buna pek inanamıyorum..
Kazalarımı eskiden de kıldığım zamanlar hayatım çok güzel bir dengeye girdi..
Maneviyatım çok yükseldi..
Kazalarıma hamilelik-doğum sebebiyle ara verdiğimde bu maneviyatım zarar gördü.
Tekrar başlar başlamaz daha ilk günden içimde bir şeyler değişti..
İnsan,her şeyi anlayamaz değişikliklerini bazen her zaman farkedemez ama faydasını görür.

Şiddetle tavsiye edilen şeyler vardır.
Ben bunu şiddetle tavsiye ediyorum..
Sen niyetlen..kolaylığını Allah verecektir.
Sen istesen de kolay edemezsin ama O isterse olur.
Senin yapman gereken iki şey var..
Samimi niyet ve devamlılık.
Gözünde büyütme zaman aşımına uğratma..
Yarın ölsen kılamadıkların dahi o niyet üzereyken öldüğün için kılınmış borcun ödenmiş olarak çıkacaksın Allah'ın huzuruna ve hesap alanına..

Hangisi daha güzel olur..
Kızgın ateşte bir vakti yıllarca kılarak ahirette telafi etmek mi evinin serinliğinde temiz bir ortamda gönül rahatlığı ve güzel bir niyetle kılmak mı?


Bahaneler şeytandandır..
Sebepler-Kolaylıklar ve yardımlar Allah'tan..
Bugün 1.Şaban senin de kazalarını kılmaya başladığın ilk gün olsun..



Sevgilerimle dostlar..



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

17 Haziran 2012 Pazar

Pancar saklama nasıl yapılır?

Hayırlı sabahlar olsun inşallah..
Dün yayınlanacak olan post başka postlar yüzünden bu güne kalmış ve sabahın serinlik ve sessizliğinde yayınlanmaya karar verilmiştir artık..
İnstagram'daki followers'lerim :p yani takipçilerim ki sayısı zannediyorum ki 10'u geçmiyor dün tarlamızdan gelen sebze ve meyveleri görmüş layk falan yapmışlardı..
Allah razı olsun..
İşte Rabbimin o güzel nimetlerini blogcanlarım da artık görebilir..
İnstagram neymiş ki canım orda paylaşıp buradan esirgiyosun demeyin sonra..
Sevgili kardeşlerim konu o değil konu pancarlarımdır..



Pancar salatasını çoook seven biri olarak buzdolabımda her zaman bulundurmak istesem de gerek tembellik gerek yeteri kadar zamanım olmadığı için hazırlığını her zaman yapamıyorum.
Ama bu günlerde ben pek bi hamarat olduğum için hem kendi ürettiğini mutfağında gördüğü zaman çok mutlu olduğu için insan ayrı bir zevkle yapmış hazır etmiş oldum..

Hani olur da yapmak isteyen varsa pancarlar benden!
Yurt içi yurt dışı yüksek fiyata gönderebilirim :p
Öyle ama,bunlar ilaçsızdır organiktir botaniktir her tür -iktir yani..değer..

Kazıklanacak değiliz diyenlere bakkaldan manavdan marketten alıp bu şekilde saklayıp hazır etmelerini öneriyorum..
Özellikle ani misafir taarruzlarında kurtarıcıdır demedi demeyin..

Yapılışı:
Öncelikle güzelce temizleyip tencerede kaynatıyoruz..
Kabuklarını soyarak güzelce yıkadıktan sonra kuşbaşı veya gelişigüzel istediğimiz boyda doğruyoruz..
Diğer yandan muhafaza edeceğimiz kavanozcukları da çıkartalım..

Pancarlarımız temizlenmiş doğrandıktan sonra kavanoza alalım..
Üzerine üstünü örtecek kadar su dolduralım..



Kapağını kapatalım..
Buzdolabına da koyduk mu,tamamdır..

Bu kadar..basit kolay ve pratik..
Hiç bir katkı madde eklemeden bozulur dayanamaz demeyin..
Dayanıyor..
Ben 1 ay diyeyim siz daha az veya daha çok deyin..

Pancar salatasını saklama postu burada sona ermiştir..

Sevilmektesiniz...




..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Sen yapamazsın diyenlere..



Günlerden bir gün kurbağa yarışı düzenlenmiş!
Hedef yüksek bir kulenin tepesiymiş...

Yarış başlamış…
Aslında kimse onların tepeye varacaklarına inanmıyormuş...
Ve şöyle konuşuyorlarmış aralarında ;
« Boşuna !!! Nasıl olsa başaramayacaklar... »

Kurbağalar yavaş yavaş cesaretlerini kaybetmeye başlamışlar.
Yalnız bir tanesi bütün gücüyle tırmanmaya devam ediyormuş...
Ve insanlar konuşmaya devam ediyorlarmış
« Hakikaten yazık !!! Nasıl olsa tepeye varamayacaklar !... »

Ve kurbağalar yenilgiyi kabullenmek zorunda kalmışlar...
Bir tanesi hariç! O, bütün koşullara rağmen devam ediyormuş......
Sonuçta, o bir tanesi hariç, hepsi yarışı terk etmişler...
O ise kulenin tepesine tek başına çıkabilmiş...


Herkes şaşkınlık içinde bunu nasıl başardığını merak etmiş !
İçlerinden bir tanesi ona yaklaşıp bu yarışı nasıl tamamladığını
Sormuş...
Ve görmüş ki....... O sağırmış !
...Siz siz olun negatif duygular taşıma alışkanlığı olan insanları dinlemeyin...
Çünkü onlar sizin yüreğinizde taşıdığınız en güzel umutları yok ederler !!!!
İşittiğiniz veya okuduğunuz sözlerin ne denli tesirli olduklarını bilin...
Ve her zaman pozitif düşünün !!!

Sonuç:
Yapamazsın diyenlere kulaklarınızı tıkayın !
Başarmak İçin Bazen Sağır Olmak Gerek  ..



Çok çok çok sevdim siz de sevin istedim :)

Sevgilerimle..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Hitapsız pozlar

Bazı duruşlar vardır ki insanı düşündürür..bazı duruşlar vardır ki etkiler..bazıları ise bayağı bir etkiler..
Poz vermek poz almak kime neden nasıl ve ne için yaptığına bağlıdır bazen..
Bazense öyle pozlar vardır ki..etrafta ne objektif ne bir kamera varmış gibi hissettirir..
İşte bunlar o tarz ve benim en sevdiğim poz türlerini içeren görüntüler..
Favorim..Son resim..





O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Kendi çantanı kendin yap-vitrinlere sulanmaya son!

Hayırlı sabahlar sevgili blogcanlarım..bir keresinde bir çanta yapmıştım..5 yıl önce falan..boyadım süsledim diktim detaylarını da ekledim farklı farklı..kot bir çantaydı içine satenli bir astar dahi geçirmiştim..
Ama uzun süre kullanamamıştım..çanta yapanlar bilir ki çanta yapmak azıcık zorluğu olan bir şeydir ya da bana mı öyle geliyor..
Kısaca ben çantacı değilimdir yani pazardan alırım ama dikemem bir daha diye düşünüyordum..
Sonra da bunlara rastladım..
Aklıma girmeyin benim...!!
Aklıma girmeyin :)
Yapılabilir kolay bir kaç proje var paylaşmak ve belki de ileride yapmak istediğim..


Aşamalı yapımı burada


Kolayca yapılabilen anlatımlı olarak da gösterilmiş bu cici çanta da var..aşamalı yapımı burada


Farklı bişeyler olsun diyebilirsin..bu oldukça farklı bir çanta bana göre mesela..kullanılacak kumaşa bağlı birazda..Aşamalı yapımı burada


Bana makyaj çantası lazım diyenlere ki bunlardan biri de benim bu cici yapılabilir türdendir denenebilir.. Aşamalı yapımı burada


Her gün kullanılabilecek bir çanta daha var..nedense benim en çok beğendiğim bu oldu..Aşamalı yapımı burada




Dilerim sevmiş denemeye niyetlenmişsinizdir..
Sevgilerimle..




..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

16 Haziran 2012 Cumartesi

Çat katı Çatı Katı aşkı!

İçinden bir dilek tut..Çatılı olsun..
Kalbinden bir niyet geçsin..Tavanlı olsun..
Çatı katlarına The Crow filmini izledikten sonra kafayı taktım diyebilirim..
Bilirsiniz işte..genç bir kızsın uzun saçlı bir bay melek yüzlü bir bayanla büyük bir sevgi ve aşk yaşarken evlilik hazırlıkları başlar oğlan kıza pahası düşük ama manevi değeri büyük bir yüzük hediye eder kaldıkları ev de çatı katındadır tüm şehri kuş bakışı izlerler vs.. vs..
Kaldı işte içimde uhde gibi..filmin kahramanları ölmüş olmalarına rağmen bu çatı katı sevdam ölmedi..
Nedense..








 FA-VO-RİMSİN BEBEĞİM!!


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Recent in Recipes

SON YAZILAR