30 Mayıs 2012 Çarşamba

Hırka yenileme

Mutlaka mutlaka mutlaka elimizde giymediğimiz kullanmadığımız bir hırka vardır..hadi tamam bizim olmasa da evden birine ait bir hırka vardır..yüzüne bile bakmadığımız bir hırkayı sırtımızdan çıkartılmayacak kadar güzel bir parçaya dönüştürmeye ne dersiniz?
Dikiş bilgisi az olanımız dahi bu projeye girişsin,korkmasın derim..
An itibariyle bir resim paylaşıp tavsiye ediyorum..zira bütün projeyi burada benimmiş gibi yayınlamak olmaz..
Dolayısıyla yapımını bol resimli adım adım buradan takip ederek yapabilirsiniz..
Teşekkürler..


..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

29 Mayıs 2012 Salı

Ayakkabı yenileme

Giymeyeceğim deme,işe yaramaz atılmalı hiç deme..


Aşamalı yapılışı ve daha çok resim burada:burada


Aşamalı yapılışı burada


Aşamalı yapılışı burada


Romantikler için aşamalı yapılışı ve daha fazla resim burada


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Akropolis ziyaretimiz


Arşivde blogumdaki yerini almayı bekleyen postlardan biridir Atina seyahatimiz.İnsanın özel jet'i olunca nereye isterse gitmez mi :) ..İlk değil son olmayacak da biliyorum ama bu postumda Atina'nın içini yani şehri değil de Akropolisi gezdiğimiz için ve defalarca gittiğimize rağmen(Atina'ya)Akropolis'e bir kez bile uğramadığımızı turistlerinin akınını görünce fark etmiş ya da farkına varmış gitmişken gidip görelim demiştik..


Hava inanılmaz sıcaktı..Akropolis Atina'nın yükseklerinde bulunur yerleşim olarak,kayalık bir dağ üzerindedir yeşillik çok çok azdır..
Kelimenin tam anlamıyla hafif hafif tırmanarak çıkılıyor yapay patikalardan..
Akropolis'e ulaşmak hem terletti hemde moralimizi bozmuştu..


Yıllarca gittiğin şehrin tarihi mekanını görmeyi karar ver ve o yere ulaşınca restorasyon olduğunu öğrenirse insan ne yapar?
Neyse ki birlikten kuvvet doğar,turistler burun kıvırıp haklı olarak hayal kırıklıklarını dile getirince personel ziyaretimizin çalışmalardan dolayı riskli olabileceğini ve her tür olumsuz vakaanın sonucundan sorumlu olmayacaklarını söyleyerek Akropolis'i ziyaret etmemize izin verdi..








Akropolis'in tamamı zannediyorum ki mermerden yapılmıştır,tarihi bilgi vermek istemiyorum sadece yıllardır dik durmasının sebebi bu olsa gerek..
Benim asıl merak ettiğim bu tonlarca ağırlığındaki mermer sütunların o dağa nasıl taşınıp çıkarıldığı aslında,başka bir sıkıntım yok :)


Gitmek isteyenler ziyaret etmeli bence yolunu düşenlerde öyle,farklı zamanlardan farklı dönemlerden olan herşey hoşuma gider bambaşka duyguları canlandırır içimde..zaman makinesine ihtiyaç vardır sayın bilim adamları,duyurulur..


Atina postlarımın sayısı fazladır sanıyorum ki en kısa zamanda bir kaç post daha paylaşacağım takipte kalın ayrıca çekilişiminsonlanmasına iki gün kalmıştır sevgili arkadaşlar katılmayanlar varsa buraya uğrayıp katılabilirler ve header etkinliğimde devam etmekte acelesi olmamasına rağmen katılmakta fayda var,Header etkinliğine katılmak isteyenler de buraya tıklamaları rica olunur..


Hayırlı sabahlar dostlarım inşallah içiniz açılmış zevkle okumuşsunuzdur :)




..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

25 Mayıs 2012 Cuma

Dikiş köşesi hayalim

Dikiş dikmeyi çok seven biri olarak elimde yaza uygun kumaşlar olmadığı için ne zamandır makinemin başına geçmedim..
Belki ev için bir şeyler yapılabilir deyip de dolapta beklettiğim kumaşlarımın dışında yaz mevsimi için yeni aldığım kumaşlar olmadığı ama asıl sebep dikiş dikebileceğim uygun bir köşem olmadığı için dikş ertelenip duruyor..
Ertelemek de doğru kelime değil esasen,aslında bir şeyler yapabilmek için uygun ortama ihtiyaç duyan biriyimdir.
Sarmazsa üretmem mantığı..

Çocuk odasında duruyor dikiş makinem kumaş ve dikişe el işlerine dair ıvırımı zıvırımı topladığım dolabım..
Mutfağımda masa kullanmadığım için(kızım olalı yerde sofra kurarak yediğimiz için)makinemi oraya alıp bir dikiş köşesi oluşturmayı düşünüyordum..
Yine de en kısa zamanda artık masaya oturup yiyebiliriz düşüncesiyle beyaz bir masa alıp mutfağa koymayı istiyorum.
Nerde nasıl oluşur bu dikiş köşesi bilemiyorum,evim küçük olduğu için mümkün olduğunca mekana gereksiz işlevsiz sadece süs amaçlı eşyalar koymaya karşıyım.
Bir kaç gün evvel anneme gittiğim zaman karşı komşu ve arkadaşımın balkonda resimdeki masaya benzer dikdörtgen şeklinde şahane kıvrımlı beyaz metal bir masa gördüm..
Arkadaşıma seslenip nerde aldığını hatta satmayı düşünüp düşünmediğini sormak için balkondaki oğluna seslendim..
Annem evde yok deyince masaya bakakaldım..
Hala aklımda..o kadar çok beğendim ki..
İşte böyle bir masa ile güzel bir dikiş köşesi yapılabilir hayallerine daldım..
Aramak istedim kendisini ama baktım ki cebi eski telefonumun hafızasında kaldı..
Arkadaş çok cömert ve iyi niyetli bir insandır,üzerindeki kıyafeti beğensen yıkayıp evine gönderecek,o derece evet.
Bu gün pazarımız var burada..genelde pazarda karşılaşırız inşallah yine karşılaştırır Rabbim ve inşallah o güzel masayı satar veya hediye eder..
Aklımdan çıkmıyor ..
Dikiş odam olmadığı için minik bir köşe yapmak ne zamandır planlarım arasında..örneğin sizlerle çok şahane bir dikiş odası paylaşmak istiyorum işte burada gördüğünüz resim sadece tadımlık bir görüntü tamamını görüp şoka girmek isteyenler buraya tıklayarak şahaneliğin şahanesi olan bu dikiş odasına girebilirler..
Ben bu kadar şanslı değilim..ama umutluyum..minik dahi olsa bir dikiş köşem olsun istiyorum..
Önce o masaya sahip olabilirsem şayet ve elimdeki eşyaları beyaza boyayıp uygun bir düzen kurabilirsem(inşallah)keyifle dikip zevkle paylaşmak isterim buradan..
Küçük ev sahibi olanların fikir ve önerilerine de açığım arkadaşlar..

Hayırlı sabahlar..



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Dostlardan paket var(5)Ne kadar bayılabilirim bunlara??

Oleeey!..Çabuk ulaşınca bir hediye nasılda mutlu mesut sevindirik oluyorum ya..bekleme süresi kimi zaman güzeldir ama bu denli güzel bir hediye olacağını bilmek heyecan süresini artırmamak bakımından daha daha iyidir..
Bu seferki hediye İsviçre'den ulaştı elime..
Sevgili tatlı insan Paşa Sofram kendisi Almanya'da olmasına rağmen takı tasarımı yapan İsviçre'deki dostuna söyleyip güzel insan Merve hanımla yapılacak takıların bana özel olmasını istediğini ilgilendi yoruldu ve maharetli elleriyle şahane bir güzellik üretti..
Harika bir bileklik ve bir o kadar da harika bir kolye..minik bir not ile de farklı kullanımlarını yazmış ne kadar düşüncelisin arkadaşım çok mutlu ettin beni..





 Her ikisine de ayrı ayrı teşekkür ediyorum Paşa Sofra'cım rabbim zorlarını kolaylaştırsın inşallah en yakın zamanda kucağına alırsın kızını ..
..Allah sizi çok çok sevsin dostlarım...



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

22 Mayıs 2012 Salı

Ne bilirdim işlerken-Masa örtüsü mü Nişan bohçası mı?

Akşam çökerken usul usul şehre kızımı alıp anne yolunu tuttum..İkindi vakti şiddetli bir fırtına ardından güçlü bir yağmur ve en son dolu yağışıyla yorgun dğşmüş ağaçlar ıslak sokaklardan geçerken şehri ikiye bölen köprüden geçtim..

Aşağıdaki kareleri özellikle Sade Kahve ECE arkadaşım için çektim kimilerini bu gün(nehirdekileri)kimileriyse bir kaç gün öncesinden..ışık kötü biliyorum ama yağmur sonrası ikindi ile akşam arasına denk gelince gökyüzü bu kadar aydın olabilir ancak :)
 


Ve gidince anne evine hep bir şeyler orada kalmış gibi olur insan..benim şurda kalmış neyim vardı diye diye çekmecesi dolabı aranmamış hiç bir köşesi kalmaz o evin..
Yok,orada unutulan çok sevdiğimiz bir şey bir eşya bir kitap veya her hangi bir obje değildir zannediyorum ki orada geçen güzel yılları arıyoruz..neyse nostalji yapmayalım..

Evim tadilata girince bir kaç yıl evvel evde dantelden yana ve el işlerimin çoğunu evde kullanamayacağım için anne evine götürmüş ve tozlanmaya unutulmaya mahkum etmiştim onları..
Tamam hiç de hoş bir davranış değildi ama öyle olmalıydı ve oldu da..
Gel gör ki bu gün öyle bir el işime rastladım kı..
 12 yıl bekledim kızımı ben,takip edenler bilir mutlaka..yıllar öncesinde nişan bohçası veya orta boy masa için uygun olan bir örtü işlemiştim..baştan sona el işi..
Adı neydi o işin tekniği neydi anımsamıyorum..ama bittiği anda elime alıp ütüsünü yaptıktan sonra içimden''Ah!..kızım olsaydı nişanını sarardım buna belki''deyip kahrolduğumu anımsadım..
Bu gün o örtüyü uzatınca annem önüme ve alınca onu elime..duygular patladı içimde..


Yok hüzünlenmedim..tam aksine..şükrettim..nerden bilebilirdim değil mi?
Nerden bilebilirdim sahibinin yıllar sonra geleceğini..







Rabbim güzel günlerde kullanmasını nasip etsin..ve bu postun ardından kızımın ömründe henüz hastanedeyken dinlediği-dinlettiğim Nur Suresinden sonra ilk müzik parçasıyla başbaşa bırakıp sizleri öper koklar sımsıkı sararım dostlar :)



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Recep ayı yapılacak ibadetler

Herkese selam olsun sevgili dostlar..
Öğle ezanının henüz yeni yeni okunmaya başlamış olması ezana dek yetiştirebilirim postumun ne denli uzadığının kanıtı oldu..
Ayak üstü sağdan soldan derleyerek toplanan bilgileri eklemek istemediğim için daha dikkatli olmaya çalışarak bu mübarek üç aylardan ilki olan Receb ayında yapılacak ibadetleri bir başlık altında toplamak istedim..
Her biri dileyen namazın ardından,öncesinde veya fırsat buldukça yapılabilecek ibadetlerdir..
Faydalanmamız ve eda etmemiz dileğiyle..

Enes(ra) buyuruyor ki:ALLAH Resulü (sav) Receb_i Şerif ayı girdiğinde şu duayı okurlardı:
''ALLAHümme barik lena fi recebe ve şa'ban ve belliğna ramazan''
''Yarabbi!bize Receb ve Şaban ayını mübarek kıl,Ramazan ayına eriştir''




RECEP AYINDA YAPILACAK İBADETLER:

Recebin ilk günü ALLAH(c.c.) rızası için iki rekat nafile namaz kılınır.
Sonra samimiyetle günahlara tevbe edilir.
111 defa :''ALLAH(c.c.)ümme salli ala MUHAMMED'' diye Peygamber Efendimiz'e salatü selam getirilir.Akabinde 1660 defa :''Ya ALLAH(c.c.)'' diye tesbih çekilir.
Üç aylar boyunca her gün 1100 defa: ''La ilahe illALLAH'' 100 kere de ''MUHAMMEDun resulullah'' diye bu tesbihe devam edilir.
Bu hal üzere üç ayların sonunda 90 bin kelime-i tevhid tamamlanmış olur.

Efendimiz(sav):'' Bir defa Kelime-i Tevhid getiren kimsenin 4.000 adet büyük günahı amel defterinden silinir'' buyurmuşlardır.Buna göre 90.000x4.000=360.000.000 günah-ı kebairden arınmış olur inşallah(c.c.).


Ayrıca bu tesbihatlar da var onları da eklemek istedim ..
Sayı verilmediği için zannediyorum ki dilediğimiz kadar okunabilecek tesbihat dualardır.

RECEB-İ ŞERİF TESBİHAT DUALARI:

10 Gün Subhânallâhil Hayyil Kayyûm

10 Gün Subhanallâhil Ehadis Samed

10 Gün Subhânallâhil Gafurur Rahîm


Çok güzel bir ibadettir arkadaşlar inşallah bu gün başlayarak bu mübarek ay boyunca sürdürür hem günahlarımızın bağışlanmasına hemde iç dünyamıza ışık dolmasına sebep olur inşallah..

Sırada tabii ki öğle namazı var..
Sevgi!yle kalın :)..


..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Dostlardan paket var(4)

Az önceki Kabe'nin güzellikleri adı altındaki postu hazırken aslan postacımız kapıdan göründü..
Gülümseyerek uzattı pakedi..
Bu insanları benim vesilemle de mutlu ettiğiniz için ayriyetten teşekkür ediyorum.
Bir gülümseme bir sırıtış..anlıyor insan paket teslim edeceğini,neyse..
Kendisine de teşekkür ediyorum..ışık kattı..
Angara'dan paket geldi bu sefer hemde Sümeyyecan'dan..
Yavrum sınav dönemiymiş stresmiş baskıymış aldırmadan hediyeyi 3 ila 4 kez değiştirerek kararsızlık yaşayarak hiç birini laik görmeme çelişkisine de girerek nihayet blogunda görüp de BAYILDIĞIM istanbul baskılı bir şal göndermiş..
Canımmmmm..m'ler fazla oldu biraz farkındayım ama mutluyum..Çok çok çok ama çok teşekkür ediyorum..


Bu hediyeyi ve gelen diğer tüüüüm hediyeleri telafi etmeyen bu durumlara düşsün mü? düşsün!..
Gelelim hediyeye..






Tatlı samimi içten penceresiz panjursuz bir insandır Sümeyyecan..ayrıca okunasıdır da ha şuradan inceleyebilirsiniz:İşte Renkli Hayat
Rabbim hep mutlu etsin seni de emi?..
Ayrıca yukarıda da belirttiğim gibi sınavları vardı lütfen dua edelim..


Öptüm-Sarıldım-Kucakladım..



Mühim not:Oğlum hafız olmayacak :p 



Önemli not:Ev telini bağlatın artık!!



Sondan önceki not:Bu adres senin adresin mi?



Son not:gerçekten senin adresin mi :p








Dipnot:Ciddiyim!eve tel bağlatın :)


..



O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Kabe'nin güzellik ve özellikleri


Hayırlı sabahlar olsun inşallah canlarım..
Güzel bir güne uyanıp Allah'ın zorlarımızı kolaylaştırmasını diliyorum..
İstikamet Cennet'im için konu girerken bu gün bir çok siteyi dolaştım kaynaklarımdan konu alıp paylaşımlarımı yaptım..gün içerisinde yayınlanacakların dışında an itibariyle bir konu sevgili ziyaretçilerimin ve kardeşlerimin istifade etmeleri için yayındadır..


Kabe ile ilgili söylenenleri çocukluğumdan beri duyarım..Kabe'yi sevmek Kabe'yi hayatımı 5 güzel noktayla birleştiren namazı kılmak için uzaklardan arayışım,kıbleye yönelişimin en güzel yanlarından biridir.
Kabe ile ilgili çok az bilgiye sahibim..
Bu sabah çok güzel bilgilere rastlayıp bunları sizinle de paylaşmak Kabe sevgimizi artırmak istedim..

Kabe'nin kelime anlamı meslea:
Sözlükte dört köşeli veya kip şeklinde olmak anlamlarındaki ka'b kökünden gelen Kabe ''Küp şeklinde demektir.

Kabe'ye Allah'ın evi denmesinin sebebi ise:
''Bir zamanlar Kabe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık.Sakın bana bir şeyi ortak koşma tavaf edenler orada kıyama duranlar,rukü edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et'' Hac suresi 26'ncı ayet.
İlk olarak Hz Adem'den de önce melekler tarafından yapıldığına inanılmaktadır.
Daha sonrasında Hz İbrahim ve Hz İsmail tarafından tekrar yapılmıştır.
Mescid-i Haram'ın tam ortasında yer almaktadır.
Kabe'nin etrafını halen çevirmekte olan Kabe yüksekliğini aşmayan kubbeli yapı(revaklar) II.Selim zamanında yapılmış,planlarını Mimar Sinan hazırlamıştır..

Kabe ilk inşaasından bu güne kadar 12 kere yeniden inşaa edilmiştir.
Şu an mevcut kapısı saf altından yapılmış olup Kral Halid b.Abdulaziz tarafından yaptırılmıştır.


Kabe'nin içinde ne var?
Kabe'nin duvarları siyah taşlardan yapılmıştır.
25 cm yüksekliğinde ve 30 cm kadar çıkıntılı bir mermer kaide üzerinde bulunmaktadır.
Kabe'nin içinde tavana çıkmak için bir merdiven ve üç ağaç sütun bulunmaktadır.

İç duvarlar ve yerler mermerle kaplıdır.
Tavanda altın ve gümüş kandiller asılıdır.
Yerden 2 metre kadar yükseklikte olan kapısı altındır yukarıda da bahsedildiği gibi.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından onarılan kabe,beşinci onarımını I.Ahmed döneminde görmüş,IV Murad döneminde çıkan sel baskını sonucunda üç cephesi yıkılmış ve yine aynı padişah tarafından onarılmıştır.

 Topkapı Saray'ında Kabe'nin örtüsünü anahtarını hatta Kabe'nin üzerinde yağmur suyunun aşağıya akmasında işe yarayan yalak tarzındaki parçaları görmek mümkün..
İstanbul'da olanlar büyük bir değer ve hazineyle iç içeler..
Mümkün olduğu zaman İstanbul'a gittiğimde Topkapı Saray'ını ziyaret etmem için güzel bir nedendir..


Kabe ile ilgili söyleyecek paylaşacaklarım bu kadar..dileğim o ki Rabbim kimin gönlü Kabe'yi görme sevdasıyla akıyor çarpıyorsa girmeyi görmeyi nasip etsin..
İnşallah bana da..


Sevgilerimle..




..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Yaz mevsimi giyilesi maxi elbiseler ve cici bilgiler

Yaz geldi!..ne ileri ne geri gidilebilir..tadını çıkar diyeceğim ama sıcaklar gelince ne kadar zevkli olur bilinmez..
Tesettürlü bayanlara özel olmamakla beraber elbiseler ve kısaca kıyafetlerimiz ne olursa olsun dileyen yarı çıplak dileyen normal dileyen kapalı dolaşsa dahi sıcak herkese aynı etkiyi yapıyor..
Şahsen yaz mevsiminde tesettürlü olmanın başkalarının beni gördüklerinde ösylediklerinin aksine kapalı dolaşmak bir çok şeylerden koruduğu ve faydalarını biliyorum görmüşümdür..
Sıcak bir gün dışarıdan eve geldiğimde görünen kısımlar hariç her yerim serin kalır.
Durum böyledir yaşayan bilir bilmeyen yorum yapar,yapsın..şimdi paylaşmak istediğim ve arayış içerisinde olduğum şey yazlık uzun elbiseler..
Dolabımdaki uzun elbiselerin sayısı zannediyorum ki 3'ü geçmiyor..ya dikeceğiz ya alacağız..buyrun kuzular..



 Arkadaş giyim önerisi amaçlı buraya eklenmiştir..teşekkürler arkadaş..




Bu ne alaka deme..tasarıma bak..bi bak yaa :)
BAYILDIM Soooo LOVELY Soooo many Like's..Like Like Like!

Diğer ciclere geçecek olursam yaz koleksiyonu hazır Tesettür Giyim Sitelerinin linklerini veriyorum..incelemekte fayda var..



Broş severler içinse:






Devamı gelecek,sevgiler ..
..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Su ve Osmanlı

 Cerrahhane,Şifahane ve bu gibi güzel adlar altında insana sağlık anlamında yardımda tıp dallarında katkıda hatta çoğu kez zamanımızda dahi yavaş yavaş tasdiklenen hak ettiği ilgiyi gören öncülükler ve başarılara imza atan Osmanlı döneminin sağlık hekimlerinin sağlık ile ilgili bir çok ipucunu ve yöntemlerini büyük bir coşku ile bulunduğu studyodan heyecanı evime kadar yansıyan bir bayanın konuşmasını ve anlattıklarını aklımda kalanlarla paylaşmak not düşmek istiyorum..

Osmanlı döneminde ilaçtan çok daha doğal yöntemlerle var olan rahatsızlığı ve hastalığı giderme ve iyileştirme yöntemleri oldukça ilginç ve bunun yanısıra mantıklı geldiği için bu konuya yer vermek istedim..

Hastalıktan yeni çıkmış insanlara Hippoterapi'yi yani ata binmeyi önermeleri vardı mesela..
Spora çok önem veren ve spor dalları arasında en çok Hippoterapiyi tercih etmelerinin sebepleri ise o kadar güzel ki..

Örneğin insanoğlu yapılan perhiz veya yaşadığı rahatsızlık ve hastalıktan iyileşmesinin ardından  ata binmesi gerektiğini ata binildiği takdirde bir çok faydası yanısıra insanın o  sarsıntı ve sallamalardan iç organlarının da tazelenmesi oksijen alıp daha iyi çalışmalarına sebep olduğunu duymak şaşırtıcı değil mi?

Günümüzde otizm çocuklarına önerilen bir terapidir ata binmek yani Hippoterapi.

Uyku ile alakalı söylenilenler ise uykusuzluk sıkıntısı çekenlere önerilen yöntemler de en az spor ile ilgili söylenenler kadar ilginç ve bir o kadar da güzel yöntemlerdi..
Akan su sesi ile uykuya hazırlanmak ve uyumak,yatağa uzanıldığında önce sağ tarafa yatıp midede kalan gıdaların hazmını kolaylaştırmak ardından sola dönüp iç organları ısıtmak ve sıcak tutmak..
Uyumadan önce alçak sesle konuşmak veya sohbet etmek veya monoton konuşmaların yapıldığı sıcak bir ortama girmenin ne denli etkili olduğu dikkatimi çekti..


İçilen su ise Osmanlı döneminde büyük önem ve dikkat verilen başka bir unsurdu..
Günümüzde yaptığımız gibi kaynak sularını tercih etmek Osmanlı döneminde yaşayan halk için özellikle de hekimler için kaçınılan bir tercih olduğu da çok ilginç..

Suyu kaynağından içmek kaynağa karışan toprağın veya başka şeylerin karışmış olacağından uzak durulmasına bir nedenmiş.
Suyu akan bir pınardan içmek her bir pınardan akan bir su içmek anlamına gelmeden sürekli akan güneş ışınlarının pınarın toprağına kumuna teneffüs edecek derinlikte olması içilecek pınarları tespit edip tercih etmelerine en büyük etken imiş..



Güzel osmanlı döneminden bir kaç damla bilgi bir güzel demet sunmak istedim..insanın dinlerken dahi orada o dönemde yaşamak arzusunu kaç kişi hissetti?
Bu arzu şahsen içimi yakıp aklımı feth etmiş bulundu..



Sevgilerimle..


..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Gıybet sofrasına oturtma beni


 Yokluğunu fırsat bilerek ''Yakışmadı ona''cümlenin arkasına gizlenip iyimser bir maskeyle durumdan olayın iç yüzünden habersiz giybet yapılması için sofralara davet edenler..

İki yüzlü olup suçlayarak kendilerinde bu hakkı bularak gerçeklerin elbisesini yırtıp atarak çırılçıplak bırakırlar sözleri,açık bir alana atarak karşı tarafın ''çirkinliğini'' ,''hoşlanmadıkları yanlarını''sergileyerek aşağılamak isterler.
Taşlamaları için elleriyle gösterip bazen isim vererek bazen gizleyerek adını hüsn'ü zan altında bırakarak kötülüğün ve kötülüklerinin su yüzüne çıkmasına müsaade ederler..
Müsaade ederek de gıybet sofralarına sıradan bir postmuş gibi içini anlatıp derdini paylaşırmış gibi gıybet sofralarının sahipliğini yaparlar..
Davetliler olan bizler de düşünmeyi düşünmeden aslını astarını sorup araştırmadan tek taraflı dinleyip üzerimize bir vazifeymiş gibi severek karşılık veririz bu davete..
Birileri ''Bunu ısırın ki ben tatmin olayım,ısırın ki öfkemi böyle çıkarayım kırgınlığımı böyle ifade edeyim,hasedimi kıskançlığımı böyle ödüllendireyim''dedikleri için bizde sırf yorum yazmak adına bazen ya da gönül dostları olduğumuz için ortaklığı kabul etmiş masadaki çatalı bıçağa sarılırız..

Çünkü çataldır bazen yorumlar bıçaktır bazen kelimeler ve yorum kutumuz tanımadığımız bir şahsın etini minik minik lokmalık keserek yediğimiz tabağımızdır..

Isırıyoruz,yiyoruz kimin bilmeden çoğu kez,neden sormadan çoğu kez..susmamız hatta uyarmamız gerekirken anlatanı..

Oysaki gıybeti edilen kişi okusa yazılanları içine işlemezmi söylenenler?..ya da yüzüne yorum yapsak aklımızdakileri birebir söylesek üzülmez kırılmaz mı?
Bildiği ve daha da acı olanı bilmediği kendisini tanımayan insanlar tarafından bu şekilde araştırmadan veya uzak durmaya yeltenmeden gıybet sofrasına büyük bir açlıkla yaklaşmaları incitmez mi onu?

Bu da demek oluyor ki..kardeşinin etini yiyenler günahlarını omuzlamayı kabullenmişler..
Kabullenmişiz birini ısırmaya..minik minik doğrayıp yok etmeye..

Gıybet sofralarında kardeşlerimizin etini yerken canı yanıyordu mutlaka..mutlaka yanıyordur bir şekilde belki de anlam veremediği bir sıkıntı bir iç daralması sarıyordu o anda..
Eti ısırılıyor..hissetmez mi insan?..

Sofranın sahipliğini yapan şahıs mutlu mu olur bu ziyageti sunduğuna?..
Mutlu olması gerekiyor..yoksa bize sunulan oturtulduğumuz bu sofrada sohbet sahibinin nefsi rengarenk gelen her kendi tarafını tutan yorumla dört köşe gözleri ihtirasından tamahkarlığından kör kütük olmuştur mutlaka..

Bunda bizim de payımız yok mu?

Birinin etini yerken birini bu günahtan alıkoymadığımız uyarmadığımız için biz çok mu masumuz?..
Gıybet sofraları kana bulanır da her yere damlar sıçrarken gözlerimiz görmeyebilir belki ama o sofraya oturan da oturtulan da yenen de yiyen de kan içinde kalmıştır şüphesiz ve kesin ve net olarak.

Bu yüzden ayrılırken o sofradan gülümsemeler çoktur..memnuniyet büyüktür..dişlerimizde yediğimiz kişinin etinden artıklar vardır..hangimizin daha çok yediği hangimizin daha çok doyduğunu gösterircesine bir dayanışma bir dostluk havası estirircesine uzaklaşır pencere kapanır ve konu bittirilmiştir..bu dünyada..

Buraya yazdığımız metinlerin hesap verilmeye açık değil mi?..kelimelerin yerleştirilen cümlelerin açılan paragraflar noktalar virgüller dahi hesaba dahilken tuşlarla veya dilimizle işlenen günahlar sözlerimiz veya tık'larımız sayısınca azap olmaz mı?

Soğutarak yürekleri ayıpları ortaya dökerek biz kendimizi sorgulamadan başkalarını sorgulayarak nefsimize pervane oluyor olmayalım?
Şeytana uyarak öfkemiz dindikten sonra pişman olacağımızı bilerek hatta hayatta daha öneli ve değeri daha yüksek durumların mevcut olduğunu fark ederek kendimize kızmayacak mıyız?..

Dil söyler..Parmaklar yazar..mantık karanlık bir odaya kilitler kendini kalbe bir kir daha sıçrar ve durur orada..

Farketmediğimiz kaçıncı kirimiz..temizleyemediğimiz kaçıncı günahımız bu acaba sormak gerekmez mi kendimize?


Not:Tespit geneldir..Bloglarda yayınlanan aslını bilmediğimiz olayları anlatan bilmediğimiz tanımadığımız hellalik almamız nerdeyse imkansız olan insanları üzecek incitecek yayınlardan uzak durup gıybet kokusu olanlardan uzaklaşmak ve bu hassasiyeti hepimizin göstermesi ve mümkün mertebe bu tür durum ve yayınlardan uzak durmamız dileğiyle..



..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

15 Mayıs 2012 Salı

Balkondaki Cemali bey..


Akşam vakti küçük balkonuma çıkıp yiyecek içecek bazen okuyacak bir şeyler alıp akşam ezanının okunmasını beklerdim..
Evim yol üstünde olduğu ve sokaktan geçenleri görmek izlemek bana zevk verdiği için bazen 2 bazen 3 saat boyunca hiç bir şey yapmadan akşam vakti balkonda oturmak en büyük zevklerimden biriydi..
Mahallemizin evleri birbirine çok yakın kimileri karşılıklı kimilerinin avluları bahçeleri birbirine bağlı kimilerinin dar sokakları komşuya çıkacak şekildedir..
Mahalle sakinleri akşamları benim yaptığımı yapar..balkonlarda avlularda toplanıp kahve içer akşam ezanına dek sohbet eder..sokakta çocuklar oynar her yer capcanlı ve diridir..
Tam karşımda iki katlı bahçeli bir de minik bir balkonu olan bir komşumun evi vardır..
Kalabalık bir evdir burası..küçük olmasına rağmen tam 4 aileyi barındırır..Küçüğü büyüğü ergeni genci orta yaşlısı bir de çok yaşlısı hatta en yaşlısı olan Cemali bey yaşar burada..

Cemali bey 2 yıl evvel eşini kaybetmiş bir beydir..
Yine bir akşam balkonumda oturmuş sokağı,halini ve günün yavaş yavaş hararetini üzerinden sıyırdığını seyrederken gözlerim Cemali bey'e takıldı,evin kalabalık olmasına aldırmadan günlerce hatta yaz boyunca her akşam vakti akşam ezanına dek balkonun değil de balkona çıkılan merdivenin kenarına oturup saatlerce Kur'an'i Kerim okurdu..

Mahalledeki sesleri eğlenceyi gülüşleri kısaca insanoğlunun çıkarttığı her ses Cemali bey'i gördüğüm anda yok olurdu..
Sanki görünmez bir kumanda sessiz tuşuna basıp heryer inanılmaz bir şekilde hareketli olmasına rağmen sessiz kılıyordu.

Ne zaman Cemali bey'i Kur'an'i Kerim okuduğunu görsem etrafımdaki insanlara çevirip başımı ''Siz neden okumuyorsunuz ey yaşlılar?..70'inize 80'ninize merdiven dayamışlar?'' sorusunu sorardım kendi kendime..

Etraftaki herkese..kendim hariç..sanki ben ölmeyecekmişim gibi..

Kısa bir süre sonra Cemali bey'i yine aynı yerde gördüğüm akşamlardan bir akşam bende Kur'an'i Kerim'imi alıp Cemali bey'in tam karşındaymışım gibi okumaya başladım..
Sonraki akşam da öyle..sonraki hafta da sonraki ay da..

Akşam olunca ikindiyi kıldıktan sonra balkona çıkmak için can atar oldum böylece..
Balkona çıkmak sokaktakileri seyretmek bahçelerde balkonlarda oturanlara bakmaktan ziyade Kur'an okumam için altın bir fırsat harika bir zaman dilimiydi..

Okurken..Gözlerim ayetlerin arasında dolaşıyor..kulaklarım öyle şeyleri duyuyor ki..
Rüzgarı daha iyi işitir oldum..kuşların nereye ne zaman uçup konduklarını daha iyi gözlemler hatta hisseder oldum..

Okurken..Bütün insanları ve çevremde olup biteni etrafımda bulunanlarla aramda  bir ilahi perde gibi inan tarifsiz bir fanus oluştu zamanla..

Onları duyuyordum..kokularını alıyordum çiçeklerin ama ruhum bambaşka yerlere gidiyor daha önce balkonumdan yola çıkacağımı tahmin edemeyeceğim yolculuklara çıkar oldum..

Böylece..daha çok görmek istedim Cemali bey'i..

Bir akşam görmesem..''Acaba hastalandı mı?''diye sorardım halini hatrını..''Bu akşam neden çıkmadı,neden Kur'an'ını alıp okumadı..

Cemali bey'in gözleri zayıf düşmüş meğer..Kur'an'i Kerim'i okuyamaz olmuş..göremez olmuş..
Ama o kadar çok isterdim ki kendisine Kur'an'i Kerim'i onun sayesinde o saatlerde okumama vesile olduğunu söyleyebilmeyi..

Kimbilir belki de o vesile olduğu için kazanılan sevaptan benden de bir payı aldığını söylesem bilse..mutlu olur hatta gülümserdi belki de..

Daha çok görmek istiyorum Cemali bey'leri..Osman efendileri Ahmet abileri..Havvaları,Fatmaları,Yeşim'leri Eren'leri Fatih'leri sokakta balkonda duraklarda cafe'lerde deniz kenarlarında kırlarda kıyılarda evlerinin önlerinde Kur'an'i Kerim'i okuduklarını..

Kur'an'i Kerim'e ancak bu şekilde sahip çıkıp özendirerek vazgeçilmez olduğunu her zaman bir çok yerde okunabileceğini halimizle göstererek gençlere örnek olabilir yaşlılara hatırlatabilir daha gençlere de tavsiye edebilir ama en önemlisi de hayatımızın en önemli parçası olduğunu bu halimizle göstermiş oluruz belki..


Sevgilerimle..
..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Adada yaşama hülyası

Yunan adaları olsun Türkiye adaları olsun kısaca Akdenizin bir çok ülkesinde yaşanası yerler vardır..
Ruhun gerçekten rahatladığı maviye doyduğu ve dönüş biletini valizine koymak istemediği tek şey olarak gördüğü şey diyerek tarihi zamanı unuttuğu durumlar..







 

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Recent in Recipes

SON YAZILAR