Kanser hastasıydı..
En yakın arkadaşımın babasıydı.
Yunanlı ve hristiyandı.
bahçelerinde kaç kez kahve içtik kaç kez sohbet ettik bilinmez.Yaşı oldukça ilerlemiş yol almıştı..ömründe neleri görmüş neleri yaşamış bilmiyordum.
Arkadaşımın anlattıkları kadarını biliyordum.
Seksene merdiven dayamış olmasına rağmen hala çok yakışıklıydı,gülen mavi gözleri vardı..
Aylar geçrikçe sağlık durumu şiddetlendi..Hızlıca gitmeyi isteyen birileri gibiydi hastalığı.
Alelacele ve bir an önce gitmek içindi sanki yaşadıkları.
Kan şekeri dayanamadı,kanser ilerledi,bir kaç kez bahçede düştü..
Yaptığı tek şey bahçeyi temizlemek ayrık otları yolmak ve kapı önünü süpürmekti..
Eline bir fincan kahve verilip yanımıza otururdu,ne zamandır gittiğimde kendimi tekrar tekrar tanıştırmak hatırlatmak zorunda kalıyordum..
Gözleri hala gülüyordu..
Bir süre sonra yatağa yattı..kalkmamak üzere..
Doktorlara gidişler doktorun ev ziyaretlerine dönüştü kısaca..
Seksene merdiven dayamıştı..kızına hayatından kesitler anlatmak bunları kaleme almasını istediğini söylemişti..
Son zamanlarda bahçeye çıkamaz oldu..
Yatağının başına gidip elini tutuyor alnını okşuyordum..
Niko bey,benim Sevgi..Efi'nin arkadaşı Bahar'ın annesi..
Hatırlıyor musun beni?
Başını hafif hafif öne doğru sallamaya çalışıyor hatırlıyorum demek istiyordu..
Elimi sıkı sıkı sıkıyordu parmakları..
Derin derin gözlerimin içine atlıyordu göz bebekleri..
Anasız babasız kalmış savaştan kaçan aç susuz çocuklar gibi saldırıyordu gözlerime göz bebekleri..
Bana yardım et,bana yol göster imdat çağrısını parmaklarımı parmaklarıyla sıktıkça duyuruyordu kalbime..
Bana yardım et mi diyordu yoksa bildiğini anlat yoksa gerçeğini gerçeğime bırak mı demek istiyordu bilemedim bir süre sonra..
Bana derin derin bakan bu mavi gözler mezara yaklaştığını o son basamağın ne olduğunu nereye gidileceğini tam bilmiyor olabilirdi veya..tam olarak ne olduğunu biliyor da olabilirdi..
Beni kurtar der gibiydi her hali..parmaklarımı sıkı sıkı tutuşu..
Bunlar kaldım aklımda kalbimde içimde hayatımda satırlarımda burada ve sizde...
Balkonda kahvemizi içerken arkadaşımın telaşı ve endişesi her halinden belliydi..o gece bizde kalacaktı.
Geç saatlere kadar babasını konuştuk,babasının ona anlattıklarını kaleme aldıklarından bahsetti uzun uzun..
Geriye bir şeyler bırakmak istediği için yazdırmış olabilir dedim.
Belki,dedi..
Sabaha çıkamaya bilir,anne ve babalarımız yaşlanıyor,onları kaybedeceğimizi kabullenmek lazım belki de yavaş yavaş..
Yavaş yavaş bu gerçek içimizde yer edip hazır olda durmak lazım belki de dedim..
Annesi defalarca aradı..
Kulağından kan geldiğini haber verdi..
Arkadaşım şoktaydı,eli kolu bağlıydı,korkuyordu..
Uykuya yattık,kalbimizi ölüm haberine,ölümü bildirecek telefon çalışına hazırlayarak.
İki gün sonra ölüm haberi geldi..
Evlerine gittiğimde herkes ağlıyordu..
Cenaze merasimi için hazırlıkları yapacak olan şirket görevlileri aile yakınlarını evden çıkarttılar..
Giyeceği kostümü için ölçüler mi alınacaktı yahut cenazeyi mi hazırlayacaklardı tam olarak ne yapılacaktı bilemiyorum..
Herkes ağlıyordu..
Bense ellerimi sımsıkı saran parmakların çağrısında o derin bakan mavi gözbebeklerinin saldırısında tıkanıp kalmıştım..
Diyebilir miydim ona bir La İlahe İllallah de Niko bey..
Bir La İlahe İllallah de..
Diyebilir miydim..bilmiyordum..hiç yalnız hiç başbaşa kalamadık..Belki de denerdim ne bileyim..
Deseydim değişirdi belki..değişir miydi..
Nereye gitti..
Acaba Sevgi'nin Rabbine inandım demiş midir ölüm meleğine..
Firavun'un son nefesinde Musa'nın Rabbine inandım dediği gibi..
Allah'a inandım iman ettim diyerek gitmiş midir bu dünyadan yoksa can çıktığı gibi beden kafesinden bir cehennem çukuruna mı yuvarlandı..