2 Eylül 2013 Pazartesi

Cennetül Baki-Baki Olmak İçin Öyle Olmalı Demek ki


Cennetü'l-Bakî, Medine'de müslümanların kurduğu ilk mezarlık.

Medine'nin Baki' veya Baklu'l-garkad adı verilen bu mezarlığı, şehrin güney­doğusunda Mescid-i Nebevî'nin yakının­da, Kanunî Sultan Süleyman devrinde yapılmış ve günümüzde yıkılmış olan ka­le duvarlarının dışında bulunmaktadır. Eskiden buraya Baki' kapısından geçi­lirken bugün Mescid-i Nebevî ile arasın­da bina kalmamıştır.

Hz. Peygamber tarafından mezarlık olarak kullanılmasına karar verilmeden önce Bakî' "garkad" adı verilen bir tür çalılıkla kaplı bir yerdi. Resûl-i Ekrem ashabından vefat edenlerin defnedilmesi için bir yer arayarak Bakî' mevkiini me­zarlık olarak kararlaştırdı. Türkler ara­sında daha çok Cennetü'l-Bakî' adıyla meşhur olan bu mezarlığa muhacirler­den ilk defnedilen Osman b. Maz'ûn'-dur. Hz. Peygamber onun baş ve ayak uçlarına kendi getirdiği iki taşı koydu; sonra da, "Bu âhirete ilk gidenimizdir" diyerek buraya Revhâ adını verdi. Daha sonra vefat eden bir kimsenin nereye defnedileceği sorulduğu zaman Hz. Pey­gamber, "Âhirete ilk gidenimiz olan Osman b. Maz'ûn'un yanına" buyururdu. Ensardan Baki'a ilk defnedilen ise Es'ad b. Zürâre'dir.

Hz. Peygamber, oğlu İbrahim vefat edince aynı yere defnedilmesini emret­ti; kabrinin üstüne su döktü ve buraya Zevrâ adını verdi. Bunun üzerine Medi­ne'deki her kabile Cennetü'l-Baki'da ken­dileri için bir yer ayırdılar. Hz. Peygamber'in kızlarından Rukiyye ve Zeyneb de buraya defnedildiler; sonradan Hz. Fa­tma ile oğlu Hz. Hasan da Bakî'a gömül­düler. Kerbelâ'da şehid edildikten son­ra Dımaşk'a götürülen Hz. Hüseyin'in başı Yezîd tarafından Medine'ye gönderilince annesinin yanına defnedildi. Hz. Peygamberin amcası Abbas ile halası Safiyye bint Abdülmuttalib ve bazı torunları da burada yat­maktadır. Bakî'a defnedilenler arasın­da, Hz. Peygamber'in "benim ikinci an­nem" dediği Hz. Ali'nin annesi Fâtıma bint Esed ile süt annesi Halîme, Resûl-i Ekrem'in zevcelerinden başta Hz. Âişe olmak üzere Hafsa, Ümmü Seleme, Zey­neb bint Huzeyme, Zeyneb bint Cahş, Safiyye, Reyhâne ve Mâriye bulunmak­tadır. Cennetü'I-Bakî'a birçok sahâbî ya­nında Ehl-i beytin ileri gelenleri, tabiîn neslinden birçok kimse defnedilmiştir. Sahâbîlerden ise Halife Hz. Osman. Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebü Vakkas, Abdullah b. Mes'üd, Suheyb b. Sinan ve Ebû Hüreyre zikredilebilir.

Hz. Âişe'nin rivayetine göre Resûlullah zaman zaman Cennetü'l-Bakl'a gi­der ve orada medfun bulunanlara dua ederdi. Bazı cenaze namazlarını burada kıldırırdı. Habeşistan hükümdarı Asha-me'nin gıyabî cenaze namazını da Bakî'da kıldırmıştı. Bazan ordularını bura­dan sefere uğurlardı.

Hz. Hasan ile Hz. Abbas'ın kabirleri­nin üzerine 529'da (1135) Müsterşid-Billâh'ın emriyle, bir kapısı ziyaret için hergün açılan iki kapılı yüksek bir kub­be ve türbe yapılmıştır. Eyüp Sabri Pa­şa, Kubbe-i Ehl-i beyt adı verilen bu tür­benin türbedarlık ve bevvâblık vazifesi­nin padişah beratı ile Şafiî müftüsü Seyyid Ca'fer b. Süleyman el-Berzencî nes­line verilmiş olduğunu zikreder. Hz. Osman'ın kab­ri üzerine de 601'de (1205) Selâhaddîn-i Eyyûbi'nin emriyle bir kubbeli türbe ya­pılmıştır. Evliya Çelebi Baki'da türbesi bulunanların adlarını zikrettikten son­ra sandukalarının altın işlemeli yeşil at­lasla örtülü olduğunu, türbedarların "öd-i mâverdî" yakarak ziyaretçilere gü­zel koku sunduklarını, Hz. Âişe'nin tür­besinin Kanunî Sultan Süleyman tara­fından 1543'te yenilendiğini, ayrıca Hz. Peygamber'in, annesi Âmine'yi Ebvâ'dan buraya süt annesi Halîme'nin yanına hicretin 6. yılında nakletmiş olduğunu ha­ber vermektedir.

1806 yılında Suûd b. Abdülazîz Medîne-i Münevvere'yi istilâ edince Cennetü'l-Bakî'daki mezar taşlarını ve tür­beleri yıktırdı; II. Abdülhamid bunları yeniden yaptırmışsa da 1926'da Suûdîler'den Abdülazîz b. Suûd türbe ve me­zarları yeniden yıktırmıştır. Bugün hiç­bir türbe ve mezar taşının bulunmadığı Bakî' yine mezarlık olarak kullanılmak­tadır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi
Kaynak:Filozof.net



Bu kabristanda, yaklaşık onbin sahabinin medfun olduğu rivayet edilir.

Zaman zaman bir çok kabir tahrip edildi,açıldı kazıldı taş atıldı toprağı kaldırıldı..
Kimileri Kur'an'i Kerim'de mezarların kaybolmasına dair ayet var böyle olması gerekiyordu zaten diyor,bu konuda bilgim olmadığı için buraya hiç vurgu yapmadan üzerinde durmadan geçmek istiyorum(Doğrusunu Allah bilir)

Benim tüm gördüklerim ve okuduklarımdan anladığım bir tek şey var ve ben bunu tutmak istiyorum..



Onlar hep tevazu içineydiler kimbilir belki de Allah onlara saygısından kabirlerinin o şekilde kalmalarını arzu etti.
Onlar daima dünya malından görkem ve ihtişamından uzak duranlardan idi..Dünya nimetleri içinde yüzerken dahi dünya evlerine girdi belki ama yüreklerine Allah ve Peygamberinden başkasına yer verilmedi,girmedi..
Kimbilir belki de mezarlarının da bu durumda olmaları bunu yaşatmak andırmak içindir..
Allah hepsinden razı olsun(amin)
Onlar ki Allahın kendilerinden razı olduğu bizler için her biri mükemmel bir örnek müslümandı..

Nitekim hadis-i şerifte Efendimiz buyurdu ki:“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz”



Onlar nerde olursa olsunlar bizim için birer yıldız birer pusuladır..
Efendimizin varlığı nasıl ki sürekli bizimle beraber ise onların da arkasında sürekli olacaktır.. 
Böyle düşünerek böyle bittirmek istiyorum bu yayını..
Doğrusunu Allah bilir..
Yukarıdaki resme bakınca o kadar çok şey anlatıyor ki sanki..karşımda duran ashabın kabirleri ve tam arkasında Mescid-i Nebevi..
Efendimizin (s.a.s) bu karede böyle yanlarında oluşu,o mutevazi kubbenin önünde sessiz ve tüm sadelikleriyle tüm şeref ve bıraktıklarıyla ebedi aleme göçmüş oluşları ve bunu bizlere bu şekilde göstermeleri muhteşem bir derstir.
İstanbula gittiğimde muhteşem mezarlıklardan geçtik..hiç birinin üzerindeki adını şanını okuyamadık,orada kim yatıyor bilemedik..öylesine geçtik önlerinden bir Fatiha dahi zaman zaman okumayı düşünemedik..
öylesine müthiş olmalarına rağmen,öylesine ihtişamlı yaşamalarına rağmen ve akılda kalır unutlumaz olmalarını arzulamalarına rağmen kim oduklarını bilemeden hatta yaptırdıkları çeşmelerin akmadığı için su dahi içip sevaplarını artıramadan sıradan bir yerden geçer gibi geçtik önlerinden..
Allah onlara da rahmet etsin..
Kabrin görkemi,mezarın mermeri veya süsleri şüphesiz toprağın altına geçemez,toprağın altındaki fayda veremez..
Aslolan toprağın altı için yapılan güzellikler,süslemeler ve yatırımlardır..gerisi,dünya malı dünya süsü..
Dünya ise elbet,fani..


Sevgilerimle..

Blog Calismalarim
Blog Calismalarim

”Bu Dünyada Çiçeklere Bakmak İçin Cehennemin Çatısında Yürüyoruz,Haydi Gelin,Çatıya Çıkalım!”

2 yorum:

  1. Medineden geldiğini duyduğum her insana baki mezarlığına gittin mi diye sorarım hep.. Hep orayı dinlemek isterim.. Niye bilmiyorum..

    Allah razı olsun çok manidar bir paylaşım olmuş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende onu hep merak ediyorum İnşaAllah gidip yakından görebiliriz,diz çökerek konuşabiliriz dualar edebiliriz..
      Çok başka bir hal çok başka bir ruh hali hasıl oluyor..
      Sevgiler.

      Sil

Recent in Recipes

SON YAZILAR