22 Ocak 2013 Salı

Utanmayı unuttuk


Hoşumuza gidiyor veya gitmiyor..hayatımızın bir çok alanına teknoloji ve internet girmiş tenefüs etmiş durumda..sıkıntı var mı?..bilmem..
Sitelerde,bloglarda zaman zaman düşündüren yazılara rastlamaktayım..zaman zaman diyorum çünkü bu tür yazıları okumayı pek tercih etmiyoruz hatta çoğu zaman biri bizi yargılıyor kınıyor ayıplıyormuş duygusuna kapılır bir an o siteden ayrılmak,pencereyi kapatmak arzusunu hissediyoruz..değil mi?..
Paylaşım ağlar hayatımıza gireli kısa bir süre oldu..kısa bir sürede biz bu ağlara girdik..parçaları olduk..bir başka deyimle..malzemesi olduk bu ağların..
Öyle ya..biz olmasak,ne paylaşılacak..ne yayınlanacak hiç düşünememştim bu güne dek..
Sosyal ağlar ile ilgili güzel ve düşündürücü bir yazıya rastladım..pencereyi kapatıp siteden ayrılmadım,sonuna kadar okudum...



Merak edip okumak isteyen dostlarımla da paylaşmak istedim..sitenin linkini kaynak olarak belirtmek ise ayrı bir mutluluk..şiddetle uğrayıp görmenizi,okuyup takip etmenizi tavsiye ediyorum..



“Düğün resimleri, nişan resimleri, piknik resimleri avaz avaz “Bakın biz ne kadar da mutluyuz!” diye bağırıyorlar. Ve kendilerini beğenecekleri bekliyorlar. Onay bekleyen ve onay bekleyerek varoluşunu gerçekleştirme çabası sergileyen zavallı insanlara gönüllü olarak dönüşmekteyiz…”


UTANMAYI UNUTTUK
İlk defa itiraf ediyorum. Çocukluğumun geçtiği evde mutfağımızın arka penceresi arkada oturan komşumuza bakardı. Bir yaz, komşumuz evini üç aylığına İstanbul’dan gelen akrabalarına bırakıp gitti. Ben o zaman İstanbul’u çocuk aklımla o kadar büyük görüyordum ki İstanbul’dan gelmek benim için uzaydan gelmek gibi bir şeydi… 
Meraklıydım ve çaktırmadan yeni gelen komşularımızı ara sıra tülün arkasından seyrediyordum… O zamanlar çocuk kalbimde iyi bir şey olmadığını hissederek kaçamak seyirlerle ve suçluluk duygusuyla karışık bir halde hemen camın önünden çekilirdim… Ne giydiklerini, ne yediklerini merak ederdik. Hayatlarını bahçede yaşadıklarından ve hayli gürültülü olduklarından, bir dizi seyreder gibi üç ay boyunca seyrederken, kaçamak bakışlarla vicdanımız arasında gidip geldiğimi hatırlıyorum…
Şimdiyse geldiğimiz noktada facebook adı verilen gözetleme kulemizde arkadaş olarak tıkladığımız herkesin hayatını yirmi dört saat gözetliyoruz da hiç birimizin vicdanı rahatsız olmuyor.
Yeni doğan bebekleri, anne-babalarından hemen sonra facebook penceresinde görmek mümkün. Dünyaya açılıyorlar hemen. Ve arkasından bir sürü tıklanma, beğenme… Yirmi dört saat içinde bebek meşhur oluveriyor.
Düğün resimleri, nişan resimleri, piknik resimleri avaz avaz “Bakın biz ne kadar da mutluyuz!” diye bağırıyorlar. Ve kendilerini beğenecekleri bekliyorlar. Onay bekleyen ve onay bekleyerek varoluşunu gerçekleştirme çabası sergileyen zavallı insanlara gönüllü olarak dönüşmekteyiz.
Herkes benliğini paketleyip sanal pazarda insanların beğenisine sunmakla meşgul…
Narsizm alabildiğine körüklenirken, herkes kendi benliğini tavaf etmeye ve karşılıklı olarak da diğer benlikleri bir alışveriş cinsinden onaylamayı alışkanlığa hatta bağımlılığa kadar götürmüş durumda.
Geçende dedesini kaybetmiş bir gencin dedemi kaybettim üzgünüm ibaresinin altındaki beğen butonu onun üstünde tıklanmıştı. Şimdi beğenenlere sormak lazım: Neyi beğendiniz acaba? Dedenin ölmesini mi, durumunu mu, üzgün oluşunu mu? Duygusunu herkesle paylaşmasını mı? Ben bulamadım cevabı, belki siz bulursunuz…
Bir danışanım sinir krizi içinde eşinden bahsediyordu, “Hafta sonunu nasıl geçirdiniz?” soruma karşılık: “Nasıl olacak? Evet, bir yere gittik gitmesine ama birlikte olmamıza rağmen birlikte değildik! Çünkü eşim elinde cep telefonuyla gördüğü çiçeğin resmini “Face”ye yükleyip gelen tıklara bakmaktan, yediğimiz yemeğin resmini çekip “Twitter”de paylaşmaktan, gerçekten bizimle olamadı!” diye yakınıyordu.
Nasıl hissettiğimizin nasıl gördüğümüzün, nasıl lezzet aldığımızın bir önemi kalmadı. Çünkü odak noktamız yaşamak ve anlamlandırmak değil! Yaşar gibi yapmak ve başkalarına göstermenin getirdiği narsist oyalanmayı yaşamak. Herkes göstermekle bu kadar meşgulken kim seyredecek acaba?
Bir çocuk resim yaptığında veya oyun hamuruyla bir şey ürettiğinde nasıl koşarak annesine göstermeye getirir, annesinin onayını beklerse ve annesinin onayını alamadığında mutsuz olursa, bugünün insanları da benzer şekilde sanal dünyadaki sanal bakışların beğen butonuyla tıklanarak onaylanmasının arayışına kaptırmış gidiyorlar.
Çocukluğun doğal ve aşılması gereken bu sürecini hala devam ettirmeye çalışmak, bir büyümemişlik durumudur ayrıca.
“Ben şuradayım, ben buradayım… Ben şunu yiyorum… Köpeğim kedinin peşinden koştu… Şimdi aksırdım…” gibi boş gevezeliklerden bahsedenlere soruyorum: Bana ne? Paylaşacaksanız gerçekten değerli olanı paylaşın, kendinizi değil. Bir hakikati paylaşın mesela. Bir düşünceyi ama önce kendiniz için hissedin, kendiniz için düşünün. Başkalarıyla paylaşmış olmak için değil.
Parmak uçlarında yaşayan sanal ortamlara bakmadan, beğenen sayısını veya kimin ne paylaştığını öğrenemeden uyuyamayan takıntılı insanların sayısı her geçen gün artmakta. Gün içinde Facebook’a baktığınız kadar, eşlerinizin ve çocuklarınızın yüzlerine baksaydınız daha keyifli insanlar olurdunuz şüphesiz. Beğen butonuyla yalancı onaylamaları bırakıp, gerçek dünyadaki sevdiklerinizin gerçek edimlerini onaylasaydınız daha mutlu olurdunuz inanın.
Sonuç olarak diyebilirim ki utanmayı unuttuk. Her halimizi ortada yaşıyoruz. Ve karşımızdakileri görmediğimizde sınırları daha da ileriye götürebiliyoruz. Her şeyin ifşa edilmesi, her yapılanın anında ortaya dökülmesi, yakın gelecekte ne türden ruhsal hastalıklara neden olacak, kestirmek zor değil! Paylaşmanın anlamının kaybolduğu, utanmanın utancından kaybolduğu günlere kalmadan kendimizi sorgulamanın zamanı gelmiştir diye düşünmekteyim…
Nazlı Özburun

Kaynak:Düşünüyoruz…com



..
Blog Calismalarim
Blog Calismalarim

”Bu Dünyada Çiçeklere Bakmak İçin Cehennemin Çatısında Yürüyoruz,Haydi Gelin,Çatıya Çıkalım!”

18 yorum:

  1. ne harika bir kalemden çıkmış..

    YanıtlaSil
  2. CANIM ÇOK MANİDAR BİR PAYLAŞIM
    ALLAH RAZI OLSUN
    ALMAMIZ GEREKEN ÇOK DERSLER VAR
    HATALARIMIZ VAR
    RABBİM AKLI BAŞINDA HAKİKİ KUL OLMAYI NASİP ETSİN HEPİMİZE İNŞALLAH

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ablacim dusunmek gerekiyor..
      Tesettur sadece govdeyi ortmek degil,bir cok alanimiz da tesetturlu olmali..eger tesetturluyum dedigimizde bunun icini gercekten doldurmaksa niyetimiz.
      Sevgiler ablam.

      Sil
  3. Makale insanın yüzüne bir tokat gibi iniyor gerçekten.O kadar doğru ve yerinde saptamalar var ki.....
    Ben de bahsettiği gruba giriyorum:) bir kısmına katılmıyorum tabii kendi adıma :/
    Benim paylaşımlarım başlarda, uzakta olan aile büyükleri ve yakınlarımın yaşantımı görsel olarak paylaşmaları içindi.Ama evet, paylaşmak normalleşince galiba kantarın topuzu kaçabiliyor bazen...
    Dönüp kendimize bakmamız konusu ise kesinlikle çok doğru.
    Bu güzel ve değerli paylaşım için teşekkürler.
    Sevgileeer...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tesekkur ederim canim,istifade edebiliriz insallah canisi,paylasimlarimiz ulu ortada olmamali..ozel olan ozel kalmali zaman zaman unutuyoruz bunu,kendimizi kaptiriyoruz..oysa ki uzaktaki yakinlarimiza resimlerimizi mail yoluyla da ulastirabiliriz..bilmiyorum heralde seyirciye ihtiyac duyuyoruz..sevgiler canim,tesekkur ederim.

      Sil
  4. Her an her saniye okunması gereken.Ne anlamlı ne ders çıkarılacak bir yazı.
    Gerçekten sanal alem aldı başını gidiyor.Teknoloji deye deye geldiğimiz noktaya bakıyorum da!!!
    Yanımızda ki çocuk büyük yaşlı herkesin ellerde son model cep tel.ler.
    Topluluklar da bir araya da gelinse,kendileri yanımızda ama ruhları sanal alemde yaşayan bir toplum haline geldik.
    Bu ders alınacak paylaşım için,yüreğine sağlık canım.
    Sevgime sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korkunc bisey ablam..farkinda degiliz..ama bir gun eminim bu gercek tokadi inecek yuzumuze ne yazik ki o zaman geri alamayiz oraya birakip paylastigimizi sandiklarimizi.
      Sevgiler gonderiyorum.

      Sil
  5. Çok doğru bir dille anlatmış yazanın gönlüne ve kalemine sağlık...
    Bizlerle paylaşımınızdan dolayı sizede teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle cok guzel bir yazi..
      BBG evi Facebook'a tasindi :)
      Sevgiler.

      Sil
  6. hemen face de paylaştım :)))

    YanıtlaSil
  7. Çok güzel bir yazı olmuş, Blogunuzu yeni keşfettim ve beğenerek okuyorum, paylaşımınız için teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asil ben tesekkur ederim..fark edilmeyen bir guzellik guzellik olabilirmiydi hic..Allah razi olsun,faydalanmak dilegiyle.

      Sil
  8. Bu posta bayıldımmmmmmmmm :)
    Kelebekleri beğenmişsin ne zaman istersen limon ağaçları ile beraber ;)
    Ben sağdaki blogcan kısmına katılmayı ne zaman hak edeceğim ki? :)))

    YanıtlaSil
  9. Çok doğru gerçekten, çok kez şahit oldum buna..Tüm gün omzumda ağlayıp akşam facebookda bir gruba kocasının ne kadar mükemmel biri olduğunu anlatan, kimsenin onlar kadar mutlu olamayacağını ima eden arkadaşımı gördükten sonra çok net anladım.. Ve gördüm ki insanlar sanal aleme o kadar çok odaklanıyorlar ki, sanal alem hayal alemine dönüşüyor, herkesten daha mutlu olmalıyım hırsıyla başlayan mutsuzluklar gün geçtikçe artıyor...
    Allah hepimize akıl fikir ihsan eylesin inşallah..

    YanıtlaSil
  10. yazını tamamen tesadüfen okudum,normalde dekorasyon bloglarına ilgim yoktu ama şuaralar evimi döşeyeceğim için ilgim tavan yapmış vaziyette...Söylediklerine tamamen katılıyorum, aynı hataya bende düştüm,tatile giderdik daha oranın havasını solumadan,orada eşimle güzel bir anı paylaşmadan hemen bir foto, bir yer güncellemesi vs iş arkadaşlarım fakülte arkadaşlarım "like"ladıkça mutlu olurdum(!) :)sanırım bu bi,razda biz Türklerin hayatı kendimiz için değil başkaları için yaşamamızdan ve birazda gösteriş düşkünü olmamızdan ileri geliyor..Ne arkadaşlarımı biliyorum evliliği darmaduman, ama face te mutluluk pozlarıyla pozlarını koyup altına "aşkım seni seviyorum" lar yazan!! Bu ne demek "ben mutsuzum, ama benim mutsuzluğumdansa çevredekiler beni, mutlu bilsin bu bana yeter" düşüncesi..Neden?? Çünkü Türk toplumu olarak "o ne der?" "bu ne der?" çevrem ne düşünür" ? hep bunların peşindeyiz yani her daim başkalarının ne düşündüğü bizim hendi hayatımızdan daha değerli oluyor...Ben Avrupa da mecburi olarak 3 sene yaşadım ve inanın orada insanlar sosyal medyaya, face e ,twitter'a bu denli ilgi göstermiyorlar, kısacası başkaları için yaşamıyorlar, zenginse, mutluysa, iyi standartlarda yaşıyorsada bunu başkalarına ispatlama peşimde değiller, çünkü daha aşmış insanlar..Biz bilimde ilimde çok geri iken maaşallah böyle gereksiz şeylerde Avrupa yı solluyoruz:( Sanırım bunda biraz oryantalist ve geri kalmış toplum olma payımızda büyük..Ben nihayet "uyanma" dönemi yaşadım...Çok şükürki eşim "aşmış" biri, hayatını başkaları için yaşamayan biri, artık bende kendimi terbiye edip bu tip arzularımı bastırmayı yavaş yavaş öğreniyorum...Kendim için kendi hayatımı yaşamanın mutluluğunu yaşıyorum...Face e vs takılmamaya çalışıyorum pek...Bu arada sizin bloğunuzdan çok farklı olsada benim bloğuma da beklerim:) kozmetik,süs püs merakım çok,bloğumda bunlar üzerine kurulu...sevgiler....
    www.hayalgenisinde2kisi.blogspot.com

    YanıtlaSil
  11. Sevgicim ne kadar doğru tespitler. Düşündüklerimi ve hüssettiklerimi yayınlamışsın.
    Bize de okuma ve düşünme fırsatı verdiğin için teşekkürler canım.

    YanıtlaSil

Recent in Recipes

SON YAZILAR